TEKNİK ŞARTNAME KONUSU ÜRÜN TASARIMLARININ KORUNMASINDA ÖZELLİKLER
Av. İlhami GÜNEŞ-Llm[1]
Özet: Tasarım tescilleri sahiplerine münhasır koruma sağlamaktadır. Bu derece güçlü ve tekelci karakterli korumanın gerekçesi, yenilikçiliğin teşviki ve ödüllendirilmesi, fikri emeğin korunmasıdır. Bu amaçla yapılan düzenlemelerin kamusal ihtiyaçları karşıladığı gibi özel mülkiyet alanında da bir koruma alanı yarattığı bir gerçektir. Ancak tasarım tescilin yasal “yenilik ve ayırt edicilik “şartlarına uymaması halinde hükümsüz kılınmasına ilişkin kararlar geçmişe etkili bulunmaktadır. Ürünün yapımına etkili teknik zorunluluklar ise tasarımcıyı sınırlayıcı etki yapmaktadır.
Anahtar sözcük: Tasarım tescili, teknik zorunluluk, koruma istisnası,
Abstract: Design registrations provide exclusive protection to their owners. The justification for such a strong and monopolistic protection is the encouragement and rewarding of innovation and the protection of intellectual labor. It is a fact that the regulations made for this purpose not only meet public needs but also create a protection area in the field of private property. However, the decisions regarding the invalidation of the design registration if it does not comply with the legal conditions of “novelty and distinctiveness” are retroactive. Technical requirements affecting the construction of the product have a limiting effect on the designer.
Key words: Design registration, technical requirement, protection exception
- TASARIM KORUMASINI SINIRLAYAN TEKNİK SEBEPLER
- TASARIM HAKKININ NİTELİĞİ
Tasarım hakkı, eser üzerindeki haklar (telif hakları) ile sınai–teknik haklar (patent-faydalı model) arasında yer almaktadır. Patent sistemi buluşların gelişimini korumak için evrimleşirken telif hukuku, daha ziyade estetik eserlerin korunması rolünden beslenmiş ve gelişmiştir. İki sistem daha özelleşip sonunda ayrıldığında, kendine özgü bir çeşit fikri mülkiyet alanı olan tasarım hakkı ortaya çıkmıştır. Bu alanın birincil sahipleri sınai olarak tasarımlardan yararlananlardır. Bu tasarımlar uygulandıkları ürünlerin biçim ve görünümlerini etkileyerek onlara, fonksiyonel olan özelliklerin yanında estetik bir çekim özelliği de eklediler[2]. Bu olgu çağımızda pazar başarısına ilişkin bir anahtar rol oynamaya başlamıştır. Ancak son gelişmelerle benimsenen 98/71 sayılı AB Tasarım yönergesi, eser ve patent hukukunun izlerini silerek, tasarımların pazardaki işlevleri öne çıkarmıştır (design approach). Hukukumuzdaki düzenlemenin kaynağı da bu sistemdir[3].
- TASARIM HAKKI, TASARIMCI VE TASARIM HAK SAHİBİ
Bir tasarımın geliştirilmesi ile tasarımcı, başvurularak tescili ile de tasarım başvuru ve tescil sahibi kavramları ortaya çıkmaktadır. Tasarımın münhasır mülkiyet hakları tasarım başvurusunu yapan gerçek veya tüzel kişi olacaktır. Tasarımın fikir olarak doğuşu daima hayata ilişkin ihtiyaçlar ve şekillenen yeni alışkanlık ve beklentilerdir. Tasarımın geliştirilmesi sürecinde tasarımcıyı ilk yönlendirecek ilk çıkış noktası “yeni” bir şey yaratma veya ortaya bilinenlerin ötesinde albenili, ergonomik kıyas olanlardan farklılaşmış bir tasarım koyma amacıdır. Tasarımcının başvuru dosyasında adı bulunması zorunludur. Bu anlamda tasarımcı mevcut hukuk düzenlemelerine göre bir gerçek kişi olmalıdır. Ancak çağımızda Yapay zeka’nın tasarım geliştirme konusunda kullanıldığı bir gerçektir. Öyleyse tasarımın Yapay zeka yazılımınca yaratıldığı bilgisi başvuru dosyasına yazılabilecek midir? Yasal olarak doldurulması zorunlu formda, tasarımcı veya tasarımcıların kimlik ve adres bilgileri yazılmalıdır. Bu gerekliliğin X Yapay zeka olarak bildirilmesine yasal bir engel bulunmadığı kanaatindeyim. Yapay zekanın tasarım başvuru sahibi ve sonrasında tescil sahibi olması ise açık yasal düzenlemeleri zorunlu kılmaktadır. Zira ancak gerçek veya tüzel kişiler medeni hakların bu arada mülkiyet hakkının öznesi olabilirler. Yapay zekanın ise bir tüzel kişilik bünyesinde fikri mal varlığı değeri olmaktan öte kıymeti olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir tasarımın korunması için o tasarımın estetik nitelikte olup olmadığının önemi yoktur; önemli olan, o tasarımın daha önceki tasarımlardan genel görünüm itibariyle farklı olup olmadığıdır. Seçenek özgürlüğü bulunan işlevsel tasarımlar da korumadan yararlanmaktadır. Ürünün veya parçanın işlevini yerine getirebilmesi için zorunlu olan tasarım özellikleri ise koruma dışındadır. Yani tasarımcıya seçenek bırakmayan tasarımlar koruma görmez. Zira hangi tasarımcı olursa olsun, o ürünü zaten o şekilde tasarlamak zorundadır. Kısacası, tasarımcı ilgili ürüne tasarımsal anlamda bir katkıda bulunamadığı için ortada korunacak bir çalışma da yok demektir[1].
- TEKNİK ŞARTNAME KONUSU OLAN ÜRÜNLER BAKIMINDAN TASARIM KORUMASI
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununu üçüncü kitabında “tasarım” konusunu 55 ila 81. maddeler arasında düzenlemiştir. Yasa önce tasarım ve üründen ne anlaşılması gerektiğini düzenlemiş, ardından tescil şartlarını ve tescile imkan bulunmayan tasarım çeşitlerine değinmiştir. SMK m. 58/4.a.’de kamu düzeni ve genel ahlak kurallarına aykırı tasarımların korunmayacağı belirtilerek sınırlardan biri çizilmiştir. Bu yazıda değinilecek olan teknik şartnamelere konu ürün tasarımları bakımından konunun ele alınışı bazı incelikler taşımaktadır. Aynı hükmün (b) bendine göre ürününün teknik fonksiyonunun zorunlu kıldığı görünüm özellikleri de koruma dışıdır. Yine tasarımın kullanıldığı ana ürünün veya bileşik ürünün, başka bir ürüne mekanik olarak monte edilmesinin veya bağlanması için belirli bir biçim veya boyutta üretilmesi zorunlu ürünlerin görünüm özellikleri de koruma dışı bırakılmıştır. Teknik fonksiyonla ilgili parçaların, kendinden beklenen işlevi yerine getirebilmesi için belirli şekilde tasarlanması, yapılması zorunludur. Bu zorunluluk teknik işleve dayanmaktadır. Yargıtay, 1995 öncesinde TTK’nın haksız rekabete dair temel ilkelerini uyguladığı dönemde ve ilk tasarım mevzuatı olan 554 Sayılı KHK’nın yürürlüğe girdiği 1995 sonrasındaki döneminde “must fit” parçaları ve teknik zorunluluktan doğan koruma istisnalarını uygulamıştır[2].
İdare; etkinliklerini çoğunlukla tek yanlı tasarruflarıyla yürütür. Ancak bazı etkinliklerini yürütebilmek için, özel hukuk kişileriyle karşılıklı irade açıklamak suretiyle oluşturdukları sözleşmelerden yararlanır. Bu sözleşmelerin bir kısmı özel hukuk kurallarına göre, bir kısmı ise idare hukuku kurallarına göre yapılır[1]. İdarenin ilan ettiği genel şartnameler (genel hukukî şartname, genel teknik şartname) üzerinde karşı tarafın hiçbir söz hakkı yoktur, şartnamelere ilâve yapamaz, şartnameleri değiştiremez, kısmen kabul veya reddedemez, tartışmasız kabul mevkiindedir. Şartnameler Bakanlar Kurulunun kural-tasarruf nev'inden bir tasarrufudur ve idarî sözleşmeler mutlaka bu kural-tasarruf nevinden tasarrufa dayanmak zorundadır[2].
Teknik şartnameler, İdare tarafından alınacak malın fiziksel, estetik, kimyasal ve mekanik özelliklerini belirtir. Teknik şartname ürün kullanıldığı sürece başvurulan dökümanlardır. İlan edilerek muhtemel teklif sahipleri ve idare arasında sözleşme olarak da kabul edilir. Teknik şartname bakanlığın yayınlamış olduğu yönetmeliğe göre hazırlanmalıdır. Teknik şartnameler ise ürünlere ilişkin bazı temel ihtiyaçlarla ilgili özellikleri gösterir genel idari işlemlerdendir. Teknik şartnamede ilan edilen veriler ürünün tıpatıp modelini ifade etmez, onun ebat, malzeme aralığı, renk veya doku özelliği gibi unsurlarına ilişkin beklentilerin ana hatlarını koyar. Bu şartnamelerin ifade ettiği ürününün tasarımcıyı belirli bir biçime zorlaması söz konusu değildir. Zira verilen ana hatlar, renk ve malzeme çeşitliliği gibi parametreler arasında tasarımcının seçenek özgürlüğü devam etmektedir.
Bu alanda ilk göze çarpan çelişki, rekabette eşitlik ilkesi egemen olduğu halde yasaların ilgili ortak noktalarda uyumsuz olmasıdır. Nitekim SMK ve 10.01.2017’den önce yürürlükte olan 554 Sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname, tasarım tescilini tanımlayıp, düzenlediği ve koruduğu halde; 4734 sayılı 4.01.2002 tarihli Kamu İhale Kanunu, 12/3 maddesinde, “şartnamede belli bir marka, model, patent, menşei, kaynak veya ürün belirtilemez; belirli bir marka veya modele yönelik özellik ve tanımlamalara yer verilmez” ifadesini taşımaktadır. Bu ifadelerin gereken hukuksal dil özeni gösterilerek seçilmediği anlaşılmaktadır. Dahası bu terimlerin içerik ve işlev bakımından farkları gözetilmemiş bulunmaktadır.
Buna göre; bir yandan, hukuk sistemi ve Kurum otoriteleri rekabeti özendirmekte, firmaları yenilikçiliğe teşvik etmekte, bir yandan da kamu alımlarında, eşitliği sağlamak ve şeffaflık adına sınai mülkiyet hakkının kullanılmayacağı yorumuna yol açan ifadeleri yasalara yerleştirmektedir. Oysa, Türkiye’de tasarım kültürünün oluşturulması ve yaygınlaştırılmasını teminen 2008/2 sayılı” Tasarım Desteği Hakkında Tebliğ” çerçevesinde, tasarımcı şirketleri, tasarım ofisleri ve işbirliği kuruluşlarının gerçekleştireceği tanıtım, reklam, pazarlama, istihdam, patent, faydalı model ve endüstriyel tasarım tesciline ilişkin harcamaları danışmanlık harcamaları ile yurt dışında açacakları birimlere ilişkin giderler desteklenmektedir[3]. Bununla birlikte şartnamede belirtilen ifadenin tasarım tescilinin özüne yönelik bir sınırlama olarak anlaşılması mümkün değildir. Bu ifadeden amaç, ihaleye girenler arasında, sınai mülkiyet hak sahipleri ile sınai mülkiyet hakkı sahibi olmayanlar arasında bir fark gözetilmeyeceğinin belirtilmesidir.
- YARGITAY 11. HD’NİN YAKLAŞIMI
Tasarım tesciline dayalı koruma talepli davalarda, tescil sahibi olası tecavüzlere karşı, tecavüzü men, durdurma ve ortadan kaldırma, ayrıca zarar varsa maddi ve manevi tazminat isteyebilmektedir. Nitekim tescil geçerli olduğu sürece sahibine yasal koruma sağlamaktadır. Ancak tasarım tescillerini, başvuruyu alarak inceleyen ve tescilleyen yetkili kurum, Türk Patent ve Marka Kurumu bunların geçerliliği konusunda bir garanti sağlamamaktadır. SMK’nın 55 ila 81 maddeleri arasında tasarım tescili işlemlerinin Kurumca garanti edildiğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Tersine, patent tescilleri için SMK 98/son maddede, faydalı model için SMK 143/13. maddede açıklıkla tescillerin geçerliliği garanti edilmemektedir. Bu iki hükmün tasarım bakımından da aynı doğrultuda yorumlanması gerekmektedir. Zira tasarım tescili, patent başvurularının incelemesinde gördüğümüz “esaslı inceleme” yöntemi kullanılmadan gerçekleşmektedir.
Öte yandan Yargıtay 11. HD, kararları ile teknik zorunluk ve teknik şartname kavramlarını ayırt etmektedir. Yargıtay, ürünlerin teknik zorunluluğa bağlı benzerliklerinin hukuki koruma dışında olduğunu kabul etmektedir[1]. Aşağıdaki kararda davanın mahiyeti gereği tasarımın teknik şartnameye konu olmasının kendi başına korumaya mani olmadığı tespit edilmekte, Tasarımın aynı zamanda, teknik şartnameye konu olma keyfiyetinin, tekniğin zorunlu kıldığı biçim olarak anlaşılamayacağı ve bir hükümsüzlük sebebi olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır.
“…İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu tribün koltuğunun kötü niyetli olarak tescili söz konusu olup olmadığına dair yapılan incelemede UEFA ve FİFA teknik şartnamedeki koltuklara ilişkin değerlendirme yapıldığında, tasarımın biçimine dair kesin bir tarif ortaya koymadığı, tasarımda olması zorunlu olan sınırlayıcı teknik özellikleri belirttiği, teknik şartnamelerle zorunlu kılınan özellikler tasarımcının özgün ve farklı bir tasarım üretmesine engel olmadığı, bu sebeple davalının tescil ettirdiği tasarımın harcıalem niteliğinin bulunmadığı,…”[2]
Tasarım Hukukunun genel mantığı görünüm kavramından anlaşılmaktadır. Bundan hareketle, normal kullanımda görünmeyen tasarımların korunmayacağı sonucuna varılmaktadır[3]. Doktrin ve yargı içtihatları bu yönde olup, 11. HD, konuyla ilgili olarak kararında aynı sonuca ulaşmıştır.[4] Otobüs yolcu koltuklarının şasesi olarak nitelenen ürünün tasarımı hakkındaki davada kararın ilgili kısmı şöyledir: “..Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, bir tasarımın 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin koruma kapsamında görülebilmesi için her şeyden önce tasarım tanımı kapsamında kalmasının gerektiği, buna göre görünmeyen unsurların tasarım olarak korunmasının mümkün olmadığı, somut olayda tasarım başvurusuna konu tarifnamede, görselin otobüs yolcu koltuklarının normal kullanım sırasında görünmeyen ve döşeme altında kalan şasi profili olduğunun açıkça ifade olunduğu, bu haliyle benzerlik ve yenilik incelemesine gerek görülmeksizin tasarım tanımı kapsamında kalmaması sebebi ile tasarım olarak tescilinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve ya-saya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir”“
SONUÇ
Teknik şartnameler genel işlem mahiyetinde idari işlem düzenlemeleridir. İdare tarafından ilan edilen teknik şartnamelerin parametrelerine birçok ürün versiyonu girebileceğinden, bu aralıkta geliştirilerek tescillenmiş tasarımların korunmasında hukuksal bir boşluktan ve dolayısıyla uygulama tereddütlerinden söz etmek mümkün değildir. İhale yapan kurumun da hizmet verdiği toplum kesiminin ihtiyaçları çerçevesinde, ergonomi, sağlamlık, tematik ve estetik özellikler, servis ve montaj avantajları, çevreyle uyumluluk ve kalite arayışına yönelmesi, anlaşılabilir bir ticari davranış olacaktır. Bu davranış kamu hizmetinin kaliteli, sağlıklı ve özenli biçimde sunumu bakımından geliştirilmiş ürünler veya sınai mülkiyet hakkı ile korunan nitelikli ürünlerin tercihiyle mümkün olacaktır.
KAYNAKLAR
FIRTH, Alison/PHILLIPS, Jeremy; Introduction to Intellectual Property Law, 4. bası, 2001 İngiltere
GÜNEŞ İ., Tasarım Tescilinden Doğan Haklar ve Uygulama Sorunları, Terazi, 2020 Ekim,15-170
MERHACI, Özden Selin; AB Düzenlemeleri ve Sınai Mülkiyet Kanunu’nda Tasarımların Hükümsüzlüğü, Ankara 2023
ODYAKMAZ Zehra; Genel Olarak İdarenin Sözleşmeleri, Gazi Ü. Dergisi
SULUK Cahit (KARASU Rauf /NAL Temel), Fikri Mülkiyet hukuku, 2023 Ankara
ŞEHİRALİOĞLU HAYAL, Feyzan; “Türk Hukukunda Tasarımlara Yönelik Uygulamalar”, İstanbul 2004 sempozyumu.
[1] İzmir Barosu, ilhamigunes@yahoo.com
[2] FIRTH, Alison/PHILLIPS, Jeremy; Introduction to Intellectual Property Law, 4. bası, 2001 İngiltere, s. 370.
[3] ŞEHİRALİOĞLU HAYAL, Feyzan; “Türk Hukukunda Tasarımlara Yönelik Uygulamalar”, İstanbul 2004 sempozyumu.
[1] SULUK (KARASU/NAL), Fikri Mülkiyet hukuku, 2023 Ankara, s. 349.
[2] SULUK Cahit (karasu/nal), Fikri Mülkiyet Hukuku, 7. Bası, Ankara 2023, s. 343.
[1] ODYAKMAZ Zehra; Genel Olarak İdarenin Sözleşmeleri, Gazi Ü. Dergisi 12, s. 3
[2] ODYAKMAZ, s. 12.
[3] GÜNEŞ İlhami, Tasarım Tescilinden Doğan Haklar ve Uygulama Sorunları, Terazi, 2020 Ekim,15-170
[1] Yargıtay 11. HD, 01.03.1995, 1994/7381-1995/16771; 11. HD, 24.10.2005, 2004/12686-2005/10213
[2] Yargıtay 11. HD, 13.04.2022 tarih, 2020/5037esas -2022/2993 karar.
[3] MERHACI, Özden Selin; AB Düzenlemeleri ve Sınai Mülkiyet Kanunu’nda Tasarımların Hükümsüzlüğü, Ankara 2023, s. 147.
[4] Yargıtay 11. HD, 05.06.2013, 2012/13226 E.- 2013/11714; aynı yönde, 10.04.2019, 2018/746-2019/2866